Bir kentin dünü bugünü aynı karede (Galeri)

Bir şehrin, bir karesine geçmişi ve bugünü sığdırmak mümkün mü? Eskiyle yeniyi buluşturmak… O kent kendini koruyabilmişse, geçmişin izlerini silip geçmediyse bu olabilir elbette. İşte Budapeşte’nin geçmişiyle bugününü birleştiren, Stephen O’Connor’un küratörlüğünde ortaya çıkan foroğraflar.

Bir yandan da düşünün, bu proje  mesela İstanbul için yapılsa,  ne kadar başarılı olunabilirdi sizce?

[imagebrowser id=655]

Paul Auster: Türkiye'ye gelmeyi reddediyorum

Paul Auster’in son kitabı ‘Kış Günlüğü’ ABD’den bile önce ve ilk olarak Türkçe basılıp, Türkiye’de yayınlandı. Hürriyet’ten Buket Şahin ünlü yazarla New York’ta konuştu ve Auster Türkiye ile ilgili çarpıcı açıklamalar yaptı.  O söyleşiden  satırbaşları:

Orada neler oluyor

Hapiste yatan yazar ve gazeteciler yüzünden Türkiye’ye gelmeyi reddediyorum! Kaç kişi oldu? 100’ü geçti mi? Biz demokratlar Bush’lardan kurtulduk. Bir savaş suçlusu olarak yargılanması gereken Cheney’den kurtulduk. Neler oluyor Türkiye’de! En çok endişelendiğim ülke. Demokrat yasaları olmayan ülkelere gitmiyorum davet alsam da. Aynı sebeple Çin’den gelen davetleri de geri çeviriyorum. Bu hükümetleri protesto ediyorum.

Nobel Edebiyat Ödülü

Neye göre verildiğini bilmiyorum. Bazen iyi yazarlar alıyor, bazen değil ama kimin kazandığını duymak her zaman ilgimi çekmiştir. Bir ödülün yazar için o kadar da değerli olduğuna katılmıyorum. Bence 20. yüzyılın en büyük üç yazarı Proust, Joyce ve Kafka. Sanat bir olimpiyat yarışması gibi algılanmamalı.

Nazım Hikmet

Okudum, çok severim. 20. yüzyıl Türk şiirinin en önemli şairidir.

Dünyada kaos var

Arap Baharı ve Ortadoğu’da yaşananlar Türkiye’yi olumsuz etkiliyor. Suriye’ye bakın! Esad dünyanın en aptal politikacılarından biri. Ülkesini mahvetti. Ortadoğu’da hatta tüm dünyada bir kaos sürüyor. Genelleştirme yaparsak ki bu ABD, Ortadoğu ve Avrupa için geçerli, herkesin fikir birliği ettiği bir durum var: Sistemin ve değerlerin yeniden düzenlenmesi lazım. Ekonomik sistem, sosyal sistem, öncelikler, çevrecilik yeniden yapılandırılmalı. Dünyamıza daha fazla adalet ve eşitlik lazım. Çok az zengin ve çok yoksul var. İletişim çağında yaşıyoruz ve artık herkes her şeyin farkında. Ortadoğu’ya bak, Mısır’da devrim nasıl çabuk yayıldı çünkü insanlar daha hızlı iletişim kuruyor. Bir örnek vereyim: 1930’larda Sovyetler Birliği’nde Stalin’in kararıyla 10 milyon toprak sahibi çiftçi öldürüldü. Çünkü o zaman iletişim ağı yoktu. Ama şimdi günümüzde telefonla bile bir katliamın fotoğrafını çekebilirsiniz. Irak’taki hapishanede Amerikan askerlerinin yaptığı şeytani vahşet yine böyle ortaya çıktı.

Obama yine kazanacak

Bakın, şimdiden söylüyorum, seçimlere daha 11 ay var ama Obama kazanacak. Cumhuriyet Parti hiç bu kadar uzlaşmasız, yetişkinlikten uzak hatta bir çocuk gibi davranan tavırda olmamıştı. Cumhuriyetçi adaylar çok zayıf: Mitt Romney’in açık zaafları ortada, kimseye hitap etmiyor. Obama açık farkla kazanacak. Önemli şeyler yaptı. Hayatımda gördüğüm hiçbir başkanın yapmadığı kadar… En zoru deniyor. Otomotiv sektörünü kurtardı. GM, Chrysler batma noktasına gelmişti. Devlet bütçesiyle kurtardı onları ve para bütçeye döndü. Ama kimse bu konuda Obama’yı övmüyor. Daha dün Kanada ve Teksas arasındaki petrol hattını bloke etti, Kongre’ye acil bir karar için müdahale etti. Belki herkes saldıracak Obama’ya bu müdahale için ama çevrecilik açısından doğru bir karardı.

Yazar olmak isteyenlere tavsiyeler

Okuma günlerimde de aynı soru soruluyor, şöyle yanıtlıyorum: “Yapmayın, yazar olmayın, yalnızlık ve parasızlığa kendinizi mahkum etmeyin!” Eğer tavsiyemi dinlerlerse, bu kadar kolay vazgeçeceklerse zaten yazar olamayacakları bellidir. Ama tavsiyemi dinlemeyip yazmaya devam ediyorlarsa yazarlık içlerindedir, yazar olurlar.

Atatürk

Atatürk olağanüstü bir devlet adamı. Olağanüstü bir lider. Türkiye’yi baştan yaratan eşsiz biri. 1. Dünya Savaşı’ndan sonra dağılan Osmanlı’dan Türkiye’yi yarattı ve modern dünyaya dahil etti. 20. yüzyılın en önemli tarihi kişiliklerinden bence.

* Hayatında internet kullanmamış, ihtiyaç da duymamış, önce deftere yazıyor, sonra Olympus marka daktilosuyla temize çekiyor: “Bana kalem lazım, kelimelerin çözülmesi için fiziki bir jest olmalı’ diyor.

* Yine yazar olan, ilk eşi Lydia Davis’le Fransız Devrimi’nden sonra inşa edilmiş, 1794 yapımı taş bir çiftlikte aylarca bekçilik yaptı, Provence’ta kekik ve lavanta kokularıyla uyandı. Norveç asıllı 31 yıllık çok sevdiği şimdiki eşi Siri’dense her kitabında bahsediyor.

* Çocukluğundan beri bir beyzbol tutkunu. Hâlâ maçları kaçırmıyor. Koyu bir ‘New York Mets’ taraftarı.

* Rolling Stones dergisine çıplak kapak olan kızı Sophie için Bush karşıtı şarkı sözleri yazmış.

* Çok iyi bir şoför olmasına rağmen, ‘Kış Günlüğü’nde anlattığı talihsiz otomobil kazasından beri direksiyon başına geçmiyor. Tam 10 yıl olmuş. Şehre metro veya taksiyle iniyor. (Hürriyet)

Can'a Sundance'ten ödül

Yönetmen Raşit Çelikezer’in yönettiği”Can” filmi Sundance Film Festivali’nden ödülle döndü.

Dünyanın en büyük bağımsız film festivali olan ”Sundance Film Festivali”nde ‘Can’  filmi Dünya Sineması Jüri Özel Ödülü’nü (dramatik dalda) aldı.

. Film, Altın Portakal’da da Behlül Dal Jüri Özel Ödülünü kazanmıştı.

Raşit Çelikezer’in yönettiği Can’ın oyuncuları: Selen Uçer, Serdar Orçin, Yusuf Berkan Demirbağ, Erkan Avcı, Cengiz Bozkurt, İdil Yener, Erdal Cindoruk, Zeynep Yalçın, Sait Genay, Kürşat Alnıaçık, Serhat Nalbantoğlu, Nisa Melis Telli, Güray Görkem

ÖZET – SYNOPSIS:

Ayşe ve Cemal birbirlerini çok sevmiş ve evleneli daha birkaç yıl olmuştur. Kaçarak geldikleri Büyükşehir’de Cemal orta ölçekli bir fabrikada vasıflı işçidir. Geçinebiliyor ve mutlu mesut yaşıyorlardır. Tek eksikleri bir ‘çocuk’tur. Normal yollardan çocuk sahibi olamayınca Cemal’in zoruyla yasa dışı yollara başvururlar. Ancak bu kararları onların yuvasını dağıtacaktır.

CAN İLK FRAGMAN from Burak Akidil on Vimeo.

Türkiye'nin en genç roman yazarı Rana Demiriz (Söyleşi)

 
16 yaşında üç roman sahibi genç bir kız… Dünyanın en büyük gençlik forumu Idea’nın ‘Dahi Türk’ dediği Rana Demiriz 20 yaşındaki bir genç kızın Amerika’da başlayıp İspanya’da devam eden fantastik aşk hikâyesini anlatan ‘Gölgedeki Işıklar’ adlı bir seri oluşturdu ve bir ilke imza attı.
1995 İstanbul doğumlu olan Rana Demiriz  İlköğrenimi Marmaris Şehit Ahmet Benler   İlköğretim Okulunda birincilikle tamamladı. 2006 yılında Günseli Top Resim Atölyesinde resim çalışmalarına başladı. 2007, 2008 ve 2009 da beş adet karma resim sergisine katıldı. 2009 yılında Turizm ve Kültür Haftası için düzenlenen resim yarışmasında birincilik ödülü alan Rana Demiriz’in çok sayıda eseri bulunmakta… İdeali olan Plastik sanatlarda akademisyen olmak için  çalışmalarına yoğun olarak devam ediyor.
Yoğun ilgi gören Gölgedekiler romanın 2.baskısı da yapıldı. Devamı niteliğinde olan romanı Gölgedeki Işıklar YÜZLEŞME 2011 Mart ayında Serinin 3. Romanı Gölgedeki Işıklar DONMUŞ ATEŞ de 15 aralıkta yayınlandı.
Gölgedeki Işıklar  romanı  Rana Demiriz e birçok ödül kazandırdı.  Bunlar sırasıyla İçmeler Belediyesi, Marmaris Belediyeler Birliği Martab,İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü, Marmaris Kaymakamlığı İl Milli Eğitim Müdürlüğü  Muğla valiliği  ve T.C. Başbakanlık’dır.
Rana Demiriz şu an  İstanbul Bostancı  Doğa koleji 11. sınıf öğrencisi olarak eğitimini sürdürmekte ve  18 yaşına gelmeden 4 adet roman yazarak bir ilke daha imza atmak için çalışmalarına ara vermeden devam etmekte….
Bülent EFE

 

 

İlk kitabınızı 14 yaşında yazdınız. Ve 16 yaşında 3. Romanınızı yayınladınız. Belli bir disiplin içinde mi yazıyorsunuz? Nelerden ilham alıyorsunuz?
Yazmak için kafamın boş olması gerekiyor. O günlerde gündemim yoğunsa odaklanamıyorum. Yazsam bile yazdığımı beğenmiyorum. Dolayısıyla pek verimli olmuyor. Daha sakin olduğu için geceleri yazı yazmayı tercih ediyorum. Durgun ve rahat olduğum her an bana ilham veriyor.
Resimle ilgilenmeniz yazdıklarınızı daha mı görsel kılıyor?
Elbette. Çünkü resim demek görsel zeka demek. Bu da sıkı bir betimleme kabiliyeti anlamına geliyor. Bu romanlarıma da yansıyor. Yazdıklarım daha güçlü oluyor. Okuyucularım kahramanla özdeşleşip onunla beraber olayları yaşıyorlar.
Genç yaşınızda mitolojik konuları ve fantastik öğeleri başarılıyla kullanmanız sadece hayal gücü ile açıklanabilir mi?
Hayal gücü ve araştırmayla açıklayabiliriz. Mitolojide bir yere kadar hayal gücü ön planda. Sonrasında belli kalıplar, olaylar, efsaneler var. Bunların iyice araştırılması, özümsenmesi, yorumlanması, ona göre yazılması gerekiyor. Her şey kurgu değil.
 Siz hangi yazarları okuyorsunuz?
Her türden yazar okuyorum. Türk ve Dünya Klasiklerini, Berna Moran, İskender Pala gibi değerli hocalarımızın kitaplarını okudum.  Nora Roberts, Laurell K. Hamilton, Suzanne Collins ve Judith McNaught’u çok beğenerek okuyorum.
  Nasıl yazarsınız? Karakterleri oluştururken ya da romanınızın kurgusu üzerine ön çalışma yapıyor musunuz?
Genel olarak olay akışı en kaba taslak haliyle belli oluyor. Olayları zihnimde bir film sahnesini izler gibi görüyorum. Ardından yazıya aktarıyorum. Ne yazacağım diye düşünmüyorum. Zihnimde yaşadığım, gördüğüm, tanık olduğum olayları anlatıyorum.
Türkiye’de gerilim, suç ve fantastik edebiyat bir hayli cılız ve kurgu problemleri ortaya çıkıyor. Dünya edebiyatından örnekleri eleştirel gözle inceliyor musunuz?
Türkiye’de yayınevleri tarafından desteklenmediğini düşünüyorum fantastik edebiyatın. Yoksa çok güzel bir potansiyel var. Maalesef yayınevleri bu konuda dışa bağımlı kalmayı daha çok tercih ediyor.
Romanlarımı bu türde yazdığım için okuduğum fantastik romanlara eleştirel gözle yaklaşıyorum . Aslında sadece fantastiğe değil diğer türlere de eleştirel yaklaşıyorum okurken. Olaylara bakış açışısını, üslubunu, karakter tahlillerini, betimleme derecelerini inceliyorum. Bazen o kadar irdeleyerek okuyorum ki zamanlama hataları gibi yazarların sıkça yaptığı hatalara rastlıyorum.
 
Felsefe ve mantıkla aranız nasıl?
Felsefeyi seviyorum. Filozofların düşünüp kafa yordukları ardından karara vardıkları konuları okumak sonra kendi fikrimi, o konu hakkındaki bakış açımı belirlemek beni ve birikimimi besliyor.
Sinema ile aranız nasıl? Sizce kitaplarınız filme alınabilir mi?
Dizi ve film izlemeyi seviyorum. Vizyon filmlerini ne kadar takip etmeye çalışsam da izlediğim filmler genellikle okuduğum kitapların sinema uyarlamaları oluyor. :Eleştirel gözle izliyorum. Romanlarım film olmaya çok müsait. Ayrıca senaryolar da yazıyorum.
  Bundan sonraki projeleriniz neler?
Şu anda 4. Kitabımı yazıyorum. Bunun haricinde iki romanın daha kurgusu hazır. Kİtap okuma, yazarlık ve genç yaşta başarı hakkındaki seminerlerime ve imza günlerime devam ediyorum. Ama ben hep bir sonrakine odaklanıyorum. Bir sonraki imza günü, bir sonraki seminer, bir sonraki makale, bir sonraki senaryo, bir sonraki kitap…  Planlı bir şekilde adım adım ilerliyorum.
           Yazmayı seven gençlere ne önerirsiniz?
Öncelike kitap okumalarını öneriyorum. Başarı kitap okumaktan geçiyor. Sadece sevdikleri romanları değil, özellikle bir yazar adayı oldukları için hocalarımızın kitaplarını okumaları bunlardan bilgi almalarını tavsiye ediyorum. Yazamadıkları zamanlarda yazmak için uğraşmasınlar. Hiçbir şey yazmamak, zorlama bir yazıdan daha iyidir.

Ankara'da yarışacak filmler belli oldu

Dünya Kitle İletişimi Araştırma Vakfı’nca 15-22 Mart 2012 tarihleri arasında yapılacak olan 23.Ankara Uluslararası Film Festivali’nin Ulusal Kısa Film ve Ulusal Uzun Film Yarışmalarının öneleme sonuçları belli oldu.

23. Ankara Uluslararası Film Festivali Ulusal Uzun Film Yarışması’na 23 film başvurdu. Festival yönetmeliğindeki koşulları taşıyan 16 film, Prof. Dr. Oğuz Onaran, Prof. Dr. Seçil Büker ve Prof. Dr. S. Ruken Öztürk’ten oluşan ön seçici kurul tarafından değerlendirmeye alındı. Değerlendirme sonucuna göre  9 film Ulusal Uzun Film kategorisinde yarışacak:

Ramin Matin- ‘Canavarlar Sofrası’

Caner Erzincan- ‘Mar’

Murat Saraçoğlu- ‘Yangın Var’

M. Tayfur Aydın ‘İz’

‘Ümit Ünal- ‘Nar’

Serkan Acar- ‘Aşk ve Devrim’

Yüksel Aksu- ‘Entelköy Efeköy’e Karşı’

Hasan Tolga Pulat- ‘Güzel Günler Göreceğiz’

Erdal Rahmi Hanay- ‘Hicaz’

Festivalde ‘Ulusal Kısa Film Yarışması” için de, Bilge Taş, Kıvanç Yalçıner ve Ezgi Yalınalp’ten oluşan Ön Seçici Kurul kurmaca dalında 12, deneysel dalda 9, canlandırma dalında ise 8 film yarışmaya katılmasına karar verdi.

4. Altın Bamya Ödülleri'nin adayları

Altın Bamya Akademisi ön jürisi, 2011 yılında vizyona giren yerli sinema filmlerini değerlendirerek “Erkek Karakter, Kadın Karakter, Film ve Senaryo” dallarında geniş jürinin oylamasına açılacak 4. Altın Bamya Ödülleri adaylarını belirledi. Ödüller 19 Mart’taki 4. Altın Bamya ödül töreninde verilecek.

Ayrıca, İzleyici Bamyası Ödülü sinema seyircilerinin web sitesinden 1 Şubat – 16 Mart tarihleri arasında yapacağı online oylama ile verilecek.

Altın Bamya Ödülleri, Türkiye sinemasındaki erkek egemen bakışı, kadınların bu bakışla temsil edilmesi ve cinsiyetçi, ayrımcı, homofobik ve transfobik klişelerin sona ermesi hedefiyle dağıtılıyor. Ve her yıl, bir daha ödül bulamamak dileğiyle verilen 4.’sünde işte adaylar:

Erkeklerin filmlerde tüm anlam ve aksiyonun merkezi olma durumları, cinsiyetçiliğin en bariz yansımasıdır: hikâyelerin odağında erkekler ve onların güçleri, özellikle de kadınları (kadın karakterleri) olumsuzlama, nesneleştirme üzerinden kurulmaktadır.

ERKEK KARAKTER

Erkek karakteri canlandıran oyuncunun yorumu göz önüne alınmadan, erkek karakterin mutlaklaştırıp onayladığı “erkek” rol ve modelleri ve bunlarla özdeşleşildiği takdirde yaratacakları çok riskli anlamlar ve sonuçlar göz önüne alınmaktadır.

Erkek Karakter kategorisinde 2011 / 4. Altın Bamya adayları:
-Behzat Ç. Seni Kalbime Gömdüm (Behzat, Harun, Hayalet)


-Çınar Ağacı (Bütün Erkek Karakterler)


-Kurtlar Vadisi Filistin (Vadinin Tüm Kurtları)

KADIN KARAKTER
Gerçek bir karakter olarak ele alınıp işlenmedikçe hep erkek egemen bakışla resmedildikçe ve “tekinsiz, güvenilmez, şeytani, kötülüklerin anası, iyi kadın-kötü kadın, fedakâr anne, seyirlik, zayıf… vb.” yanlış, eksik, özensiz ve zararlı temsilleri sürdükçe, kadınların bir bütün olarak beyaz perdeye yansıması mümkün olmamaktadır.

Kadın Karakter kategorisinde 2011 / 4. Altın Bamya adayları:
-Bir Avuç Deniz (Anne)


 

 

 

 

 

 

 

-Çınar Ağacı (Bütün Kadın Karakterler)
-Ya Sonra (Didem)

Film, ışıktan kadraja, kadın ve erkek karakterlerden yönetmenin yorumuna kadar tüm unsurlar, çelişki içermeyen cinsiyetçi “bütün” göz önüne alınarak değerlendirilmektedir.

FİLM
Film kategorisinde 2011 / 4. Altın Bamya adayları:
-Kaybedenler Kulübü


 

 

 

 

 

 

-Çınar Ağacı
-Ya Sonra

 

SENARYO
Senaryo, sinemasal tüm öğeleri soyutlandığında ve sadece filme çekilmiş senaryo olarak okunduğunda bile cinsiyetçi izler taşıması, kadın ve erkek karakterlere adil ve eşitlikçi yaklaşmaması, bu tutumun diyaloglardan, karakterlere kadar her sahnesine sinmiş olması ve içerdiği cinsiyetçi unsurlar göz önüne alınarak değerlendirilmektedir.

Senaryo kategorisinde 2011 / 4. Altın Bamya adayları:

-Çınar Ağacı

-Kurtlar Vadisi Filistin

-Ya Sonra

 

Vizyonda 3 yeni fim

Bu hafta 3 yeni film vizyonda. 10 adaylıkla Oscar2ın favori filmi The Artist, Ata Demirer’in merakla beklenen filmi Berlin Kaplanı ve gerilim/korku sevenlere Karanlıktan Korkma…

THE ARTIST

Yönetmen : Michel Hazanavicius
Oyuncular : James Cromwell , John Goodman , Malcolm McDowell , Penelope Ann Miller , Beth Grant , Ed Lauter , Missi Pyle , Ken Davitian , Jean Dujardin , Bérénice Bejo , Bitsie Tulloch , Joel Murray

Cannes ve  Altın Küre’de alınan ödüller, ardından da 10 adaylıkla Oscar’ın favori adayı Artist, sinemanın en büyüleyici yıllarına götürüyor bizi.

Sinema büyüsünün bütün dünyayı kasıp kavurduğu 1920’li yılların sonunda George Valentin, Hollywood’daki en büyük starlardan biridir. Oynadığı her film büyük başarı kazanan Valentin’in güzel bir eşi, görkemli bir evi ve kendine hayran milyonlarca seveni vardır. Ancak sinemaya sesin gelmesi ile birlikte George Valentin’in hayatı alt üst olur.

 

BERLİN KAPLANI

Yöneten: Hakan Algül
Oyuncular: Ata Demirer, Tarık Ünlüoğlu, Necati Bilgiç, Nihal Yalçın, Özlem Türkad ve Cemil Özbay

Ata Demirer’in senaryosunu kaleme aldığı filmde, Ayhan Kaplan Berlin’de yaşayan, geçimini boksörlük ve bodyguardlık yaparak sağlayan bir Türk vatandaşıdır. Ayhan (Ata Demirer) ve antrenörü Cemal (Tarık Ünlüoğlu) için işler pek yolunda gitmemektedir. İkisi de artık hayattan bir mucize beklemektedir.

 

KARANLIKTAN KORKMA /Don’t Be Afraid of the Dark

Yönetmen: Massimo Coppola
Oyuncular: Guy Pearce , Katie Holmes , Jack Thompson , Antonella Attili , Julia Blake , Gianluca Di Gennaro , Bailee Madison , Marcello Mazzarella , Alexandra Pirici , Nicholas Bell , Garry McDonald , Lia Bugnar , Emelia Burns

Babası Alex ve sevgilisi Kim ile birlikte yaşamaya başlayan Sally’yi, yeni taşındıkları büyük evde, hoş olmayan sürprizler beklemektedir. Zira binanın bodrum katında yüzyıldır kilitli kalmış olan yaratıklar harekete geçmişlerdir. Sally geceleri duyduğu sesler sonrası ailesini uyarmaya çalışır fakat babası inanmaz.

İstanbul Müzik Festivali'nde 40. yıl heyecanı

İstanbul Kültür Sanat Vakfı’nın (İKSV) ilk festivali olan İstanbul Müzik Festivali,40. yılını kutladığı 2012’de”Umut ve Kahramanlar” başlıklı temasıyla 31 Mayıs-29 Haziran tarihleri arasında yapılacak.

Bugüne kadar 3 bine yakın gösteriyle, Türkiye’den ve yurt dışından 40 bini aşkın sanatçıyı ağırlayan festivalin 40. yılında, bir ay boyunca 750’nin üzerinde yerli ve yabancı sanatçıyı ağırlayacak. 40. İstanbul Müzik Festivali şef Sascha Goetzel yönetimindeki Borusan İstanbul Filarmoni Orkestrası’nın “özgürlük, eşitlik, kardeşlik” gibi yüce idealleri anlatan ve müzik tarihi için anıtsal bir değeri olan Beethoven’ın 9. Senfonisini seslendireceği açılış konseriyle başlayacak.

Festival açılış konserinin solistleri geçen yıllarda festivalin genç yetenekleri ve Leyla Gencer Şan Yarışması’nın ödüllüleri olan, bugün dünyanın birçok önemli opera evlerinde başrol oynayan soprano Simge Büyükedes, alto Ezgi Kutlu, tenor Cenk Bıyık ve bas Burak Bilgili olacak.

DÜNYACA ÜNLÜ İSİMLER

40. İstanbul Müzik Festivali, Hélène Grimaud’dan Anne-Sophie Mutter’e, Miloš’tan Gidon Kremer’e, Viyana-Berlin Oda Orkestrası’ndan Varşova Filarmoni Korosu’na, klasik müziğin birçok yıldızını İstanbul’da ağırlarken, Avrupa’nın önde gelen koreograflarından Heinz Spoerli’nin veda turnesi kapsamında Zürih Balesi’nin iki özel gösterisine de ev sahipliği yapacak.

SİPARİŞ İKİ ESER

Türkiye’nin dünyaca ünlü piyanist ve bestecilerinden Fazıl Say ve çağdaş müzik dünyasının önde gelen isimlerinden Gürcü besteci Giya Kancheli’nin İstanbul Müzik Festivali tarafından sipariş edilmiş yeni eserlerinin dünya prömiyerleri Festival kapsamında gerçekleştirilecek.

BU YILIN TEMASI: UMUT VE KAHRAMANLAR

2011 ile birlikte her yıl programını bir tema üzerine kurgulamaya başlayan İstanbul Müzik Festivali’nin bu yılki teması “Umut ve Kahramanlar” olacak.

Festivalde “İstanbul Müzik Festivali Genç Solistini Arıyor”, “Genç Ustalar ve Kahramanları” ile Özel Karaköy Rum İlkokulu’nda yapılacak “Açık Konservatuar” gibi özel projeler ve ustalık sınıflarının da gerçekleştirileceği konserler de yer alacak.

Bu yıl, iki dünya prömiyerine, üç Türkiye prömiyerine ev sahipliği yapacak 40. İstanbul Müzik Festivali’nde bu yıl, senfoni ve oda orkestraları, vokal konserler, oda müziği, resitaller olmak üzere toplam 23 konser yer alıyor.

Toplam 23 konserin 13’ü Aya İrini Müzesi’nde gerçekleştirilecek. Haliç Kongre Merkezi, Lütfi Kırdar Uluslararası Kongre ve Sergi Sarayı, Hollanda Başkonsolosluğu Bahçesi, Süreyya Operası, Cemal Reşit Rey Konser Salonu, İstanbul Üniversitesi Rektörlük Binası ve İstanbul Arkeoloji Müzesi gibi 8 farklı mekan da konserlere ev sahipliği yapacak.

Yaşam Boyu Başarı ve Onur Ödülleri

40. İstanbul Müzik Festivali’nin “Onur Ödülü”, yorumculuğunun yanı sıra besteci kimliğiyle de tanınan, her kayıt çalışması, aralarında Diapason d’Or ve MIDEM Classical Award’ın da bulunduğu pek çok ödüle değer görülen, dünyanın önemli orkestraları ve şefleriyle verdiği konserlerle uluslararası platformda adından sıkça söz ettiren ünlü piyanist Hüseyin Sermet’e takdim edilecek. Hüseyin Sermet’e ödülü 31 Mayıs Perşembe akşamı festivalin Haliç Kongre
Merkezi’nde gerçekleştirilecek Açılış Töreni’nde verilecek.

Festivalin “Yaşam Boyu Başarı Ödülü” ise ünlü besteci Giya Kancheli’ye verilecek. Giya Kancheli’ye ödülü 11 Haziran Pazartesi akşamı, sanatçının İstanbul Müzik Festivali’nin siparişi olan yeni eserinin dünya prömiyeri öncesinde Aya İrini Müzesi’nde takdim edilecek.

40. İstanbul Müzik Festivali’ndeki konser biletleri 4 Şubat Cumartesi günü saat 10.00’dan itibaren  satın alınabilir.

 

Türk Sineması'nın acı kaybı

Evde tek başına yaşayan sanatçının ciğerlerinden ve böbreklerinden rahatsız olduğu belirtildi. Ünsal Emre, geçen hafta oğlu Tansel Emre ile dün doktora gitmek için randevulaştı. Dün sabah telefonlara çıkmayınca oğlu Tansel Emre hemen polisi aradı.

Çilingirin açtığı eve giren Emre, babasını yatağının üzerinde otururken buldu. Emre’nin öldüğü anlaşıldı.

SİNEMAYA YARIŞMAYLA BAŞLADI

Babasını doğum gününde kaybetmenin acısını yaşadığını söyleyen Tansel Emre, “1971’te SES dergisinin düzenlediği bir yarışmada Tarık Akan’dan sonra ikinci olarak sinema hayatına başladı.

Hülya Avşar ile “Kısrak”, Emel Sayın ile “Hicran” filmi unutulmayan filmlerinden” dedi. Emre’nin, cenaze işlemleri yetişirse bugün, yetişmezse yarın Hasköy’deki Kırmızı Minare Camisi’nde kılınacak cenaze namazının ardından Hasköy Mezarlığı’nda defnedileceği öğrenildi.