Güngör Dilmen hayatını kaybetti

Türkiye tiyatrosuna Midas’ın Kulakları, Kurban, Deli Dumrul, Aşkımız Aksaray’ın En Büyük Yangını gibi birçok oyun kazandıran Güngör Dilmen hayatını kaybetti.

Geçirdiği bir bağırsak operasyonundan sonra yaklaşık 50 gündür İzmir’de özel bir hastanede yoğun bakımda bulunduğu öğrenilen Dilmen’in yaşam mücadelesini kaybettiği duyuruldu.

Nejat İşler Altın Koza Film Festivali jurisinde

17-23 Eylül tarihleri arasında Adana Büyükşehir Belediyesi tarafından yapılacak 19. Uluslararası Altın Koza Film Festivali’nin son jüri üyesi, oyuncu Nejat İşler oldu.

Adana Büyükşehir Belediye Başkan Vekili Zihni Aldırmaz, Altın Koza Film Festivali kapsamındaki Ulusal Uzun Metraj Film Yarışması’nda jüri üyeliği yapacak son ismin, sinemamızın son yıllardaki en başarılı erkek oyuncularından biri olan Nejat İşler olduğunu söyledi.

Yönetmen Ferzan Özpetek’in başkanlığını yapacağı 7 kişilik jürinin diğer üyeleri; yapımcı Zeynep Özbatur Atakan, oyuncu Nurgül Yeşilçay, müzik yapımcısı Hasan Saltık, akademisyen Hülya Uğur Tanrıöver ve görüntü yönetmeni Eyüp Boz olarak açıklanmıştı. 19. Uluslararası Altın Koza Film Festivali’nin son jüri üyesi oyuncu Nejat İşler olarak belirlendi.

Son başvuru tarihi 27 Temmuz olan Ulusal Uzun Metraj Film Yarışması’nın yönetmeliğine ve festival ile ilgili diğer bilgilere http://www.altinkozafestivali.org.tr adresinden ulaşılabilir.

Borusan'dan çevre için 'sanata dönüşüm' çağrısı

Tüm faaliyetlerinde çevrenin korunmasına ve sürdürülebilirliğe önem veren ve bu alanda önemli yatırımlar yapan Borusan Holding sıra dışı bir sergiyle sürdürülebilirliğe dikkat çekiyor. Borusan Holding’in Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi işbirliğiyle gerçekleştirdiği ve eserlerin atık metallerin kullanımıyla üretildiği  “Sanata Dönüşüm Sergisi”, 20 – 30 Haziran tarihleri arasında MSGSÜ Tophane-i Amire KSM Tekkubbe Salonu’nda gezilebilecek.

Borusan Holding, Türkiye genelinde 12 üniversiteden toplam 112 eserin katıldığı ‘Sanata Dönüşüm Atık Metal Heykel Yarışması’nı destekleyerek hem atık metallerin sanata dönüştürülerek yeniden kullanılmasına, hem de genç sanatçıların kendilerini ifade etmelerine katkıda bulundu. ‘Sanata Dönüşüm Atık Metal Heykel Yarışması’ sonucunda seçilen 26 eserin heykeltıraş Eşber Karayalçın’ın küratörlüğünde sergilenmesiyle Borusan, çevresel sürdürülebilirliğin önemine dikkat çekmeyi hedefliyor.

Faaliyet Raporu’nda Sürdürülebilir Sanat

 Borusan Holding 2011 Faaliyet Raporu’nu da ‘sürdürülebilirlik’ temasıyla hazırladı. Raporda, ‘Sanata Dönüşüm/Atık Metal Heykel Yarışması’nda dereceye giren eserler görsel tema olarak kullanılarak, iş dünyasına çevresel sürdürülebilirlik konusunun önemine dair mesajlar veriliyor.

 Borusan Holding Kurumsal İletişim Müdürü Şule Yücebıyık, konuyla ilgili olarak şunları söyledi: “Borusan, bugünkü ihtiyaçların gelecek nesillerin ihtiyaçlarının karşılanmasına yönelik olanakların yok edilmeden karşılanması gerektiğine inanıyor. Bu doğrultuda sürdürülebilirlik hem Borusan, hem de Türkiye için önemli bir kavram olarak öne çıkıyor. Bu düşünceyle, Sanata Dönüşüm Atık Metal Heykel Yarışması’nı gerçekleştirerek, konuya sanatın diliyle dikkat çekmek istedik” dedi.

Borusan, iş yapış yöntemlerinde çevresel, sosyal ve ekonomik boyutlardan oluşan sürdürülebilirlik kavramını temel alıyor. Grup, önümüzdeki 5 yıllık stratejik planını hazırlarken de sürdürülebilirlik prensiplerini dikkate aldı. Yatırım ve programlarını da bu düşünce çerçevesinde oluşturdu. Borusan Grubu’nun son yıllarda ağırlık verdiği yenilenebilir enerji yatırımları da sürdürülebilirlik felsefesini iş stratejilerine yansıtmasının güzel bir örneği olarak dikkat çekiyor.

Kosmos Ada'da övgüyle karşılandı

İngiltere’nin önemli sinema dergisi Sight & Sound, son sayısında ayın filmi köşesini İngiltere’de gösterime giren ‘Kosmos’a ayırdı.

Trevor Johnston tarafından kaleme alınan ‘Hayvansal Cazibe: Kosmos’ (Animal magnetism: Kosmos) başlıklı yazıda yönetmen Reha Erdem’in vizyonuna ve karakterlerinin derinliğine övgüler yağdırıldı.

‘Kosmos’ için ‘çarpıcı bir hayal ürünü’, ‘akılda kalıcı ve şiirsel’ diyen Johnston, Erdem’in ‘Beş Vaikt’ten beri ilgiyle takip edilen bir yönetmen olduğunu da belirtti.

Johnston, Reha Erdem’in görüntüyü kullanma biçimini Apichatpong Weerasethakul ve Tsai Ming-Liang gibi yönetmenlere benzetirken bakış açısının da İranlı yönetmen Abbas Kiarostami gibi evrensel olduğunu ifade etti.

KAR VE KARS
Türkiye’de karın oldukça fotojenik bir öge olduğunu ve bunu daha önce Nuri Bilge Ceylan filmlerinde gördüklerini belirten Johnston, Erdem’in Kars’ta çektiği ve bir yabancının kasaba sakinlerinin hayatlarını nasıl değiştirdiğini anlattığı filminde de bunu pekiştirdiğini belirtiyor.

Johnston, Nobel ödüllü yazar Orhan Pamuk’un da ‘Kar’ romanında kente ve karın bölge insanının yaşantısına yansımasını anlattığına yer verdi.

Yazar ayrıca Reha Erdem’in hikaye anlatma tarzını benzersiz ve ilgi çekici olarak değerlendirdi. Erdem’den övgüyle bahseden yazı usta yönetmenin filmografisine ve Kosmos’un içeriğine geniş yeriyor.

Ünlü Fransız düşünür Roger Garaudy hayatını kaybetti

Dünyaca ünlü Fransız düşünür Roger Garaudy, Paris’te 99 yaşında hayata gözlerini yumdu. Garaudy, 18 Haziran Pazartesi günü Paris’te toprağa verilecek.

Eserleri kırkı aşkın dile çevrilen Garaudy, geride dünya çapında çok geniş bir kitle tarafından okunan 60 kadar eser ve sayısız makale bıraktı. 1982 yılında Müslüman olan Roger Garaudy, İslâm’la ilgili önemli eserler de verdi. Garaudy’nin “Hatıralar: Yüzyılımızda Yalnız Yolculuğum” ve “İnsanlığın Medeniyet Destanı” başta olmak üzere dilimize 30 kadar eseri çevrildi.

Roger Garaudy, 17 Temmuz 1913’te Marsilya’da doğdu. 1952 yılında Sorbonne Üniversitesi’nden edebiyat dalında, 1954 yılında da SSCB Bilimler Akademisi’nden bilim dalında doktor unvanını aldı. Bir ara Marksist İnceleme ve Araştırmalar Merkezi müdürlüğü yaptı. Fransız Parlamentosu’nda milletvekili, millet meclisi başkan yardımcısı, Milli Eğitim Komisyonu üyesi ve senatör olarak görev yaptı. Fransız Komünist Partisi’nde zirveye tırmanmışken yaptığı tenkitlere kulak asılmadığı için bu kuruluştan koptu. Üniversitedeki profesörlüğüne döndü. Emekliye ayrıldıktan sonra telif çalışmalarına hız verdi. Her biri dünya çapında yankılar uyandıran eserleri yayınlandı, pek çok ülkede konferanslar verdi. Basın yayın kuruluşlarında yayınlanan bildirileriyle milletlerarası siyaset ve yanlış tutumlar konusunda görüşlerini sık sık kamuoyuna duyurdu.

Çağımızın yetiştirdiği önemli düşünürlerden Roger Garaudy, İslâm’ı seçip Filistin halkının haklarını İsrail’e karşı savunmaya başladıktan sonra Batı basın-yayın organları ve büyük yayınevlerince dışlandı.

“KUR’AN SANKİ BANA SESLENİYORDU”

Roger Garaudy, Müslüman oluşunu “Hatıralar: Yüzyılımızda Yalnız Yolculuğum” kitabında şöyle anlatıyor: “Okudukça Kur’an, bana daha çok yaklaştı. Sanki bugün yazılmıştı ve doğrudan bana sesleniyordu. (…) Cenevre’de, 2 Temmuz 1982’de, imam Buzuzu’nun önünde Müslümanlığa girişin anahtarı olan “Allah’tan başka ilâh yoktur ve Hz. Muhammed O’nun elçisidir.” kelime-i tevhidini söylediğimde demek ki, kendimi bu karara tamamıyla hazır ve bunun bütün sorumluluğunu üstlenecek durumda hissediyorum. O gün, hem iç tedirginliği veren bir kopuş hem de sükûnet verici bir bağlanış duygusu içindeyim. Bir dünyadan, benimkinden, bundan böyle beni reddedecek olan Batı dünyasından kopuyorum. Ama aynı zamanda, bende her zamanki inancımdaki devamlılık duygusu da var. Bendeki bu iman, Kur’an’ın, numunesini Hz. İbrahim’de ve onun Allah’a kayıtsız şartsız teslimiyetinin belirtisi olan kurbanında gösterdiği bu iman sade ve güçlü, köklü ve ilk imandır.”

Heybeli'de iki önemli sergi

Küratörlüğünü Halil Gokman’in, tasarımını Sera Dink’in yaptığı “Halki’den Yansımalar: Kartpostallarda Ada” Sergisi İnönü Muzesi bahçesinde 17 Haziran Pazar Günü,  saat 18.00’de, küratörlüğünü Serço Eksiyan ve Ates Evirgen’in, tasarımını  yine Sera Dink’in yaptığı“Marmara’da Hayat Var: Şimdilik” Sergisi de Heybelada İskelesi Açık Sergi Alanı’nda saat 16.00’da açılacak.

19. yüzyılın sonlarından 20. yüzyılın ortalarına HEYBELİADA

 

Adalar Müzesi, “Halki’den Yansımalar… Kartpostallarda Ada Sergisi”nin kapılarını 17 Haziran 2012 saat 18:00’de meraklılarına açacak.

 [imagebrowser id=1003]

Adalar Müzesi’nin yakında açılacak olan “Halki’den Yansımalar… Kartpostallarda Ada Sergisi”ndeki kartlar Türkiye ve yurtdışındaki müzayedelerden yaklaşık 15 yılda toplandı. Aralarında nadir Ada kartlarının bulunduğu bu kişisel koleksiyon 19. yüzyılın sonlarından 20. yüzyılın ortalarına uzanan bir dönemi yansıtıyor. Koleksiyon, posta sisteminde taşınmak amacıyla basılmış kartlardan oluştuğundan, birkaç önemli fotoğraf dışında sergide fotoğrafa yer verilmedi.

 

Bir semtin bir şehrin veya bir ülkenin tanıtımına, orada yaşamış bildik isimler önemli katkılar sağlar. Bu açıdan bakıldığında, Heybeliada şanslıdır. Küçük bir yerleşim birimi olmasına rağmen, güzel tesadüfler sonucunda önemli şahsiyetler Heybeli’de bir araya gelmiştir. Kimi okumuş, kimi çalışmış, kimisi de yerleşmeyi tercih etmiştir… Ufacık olmasına karşın bu kadar meşhuru bir araya getirmeyi becermiş başka bir yer var mıdır? Sergi Küratörü Halil Gökman, “Öyle bir dönem düşünün ki, ufacık bir adada Hüseyin Rahmi romanlarını yazarken Nurullah Berk ilkokula gidiyor. Aziz Nesin henüz küçük bir çocuk… Rıhtımın hemen yanındaki Bahriye Mektebi’nde Nazım Hikmet ve Necip Fazıl üniformaları içinde öğrenim görüyorken Yahya Kemal ve Hamdullah Suphi okulun öğretmenlerinden… Karşı tepe üzerinde kurulu Ruhban Okulu ise, içlerinde şimdiki İstanbul Rum Ortodoks Patriği Bartholomeos’un da bulunduğu birçok üst düzey din adamı yetiştiriyor…” diyerek serginin kapsadığı dönemden örnekleri paylaşıyor.

 

Ada’nın 19. yüzyılın ortalarında üç yüksek okula sahip olması, bu renkli ortamın oluşmasında önemli bir etken olmuş. Sergide, Ada’nın Halki’den Heybeli’ye geçişi ve o dönemde olan bitenler kartpostallara yansımalarla sunuluyor.

 

Halil Gökman

1933 yılında Heybeliada’ya yerleşmeye karar veren İstanbullu bir ailenin 3. kuşağından olan Halil Gökman denizci bir aileden geliyor. Büyük dedesi, dedesi, eniştesi, amcası ve babası Osmanlı’dan Cumhuriyete uzanan bir dönemde Heybeliada Bahriye Mektebi’nden mezun oldu. Heybeliada’da henüz Rumların göç etmediği, birlikte yaşanan çok sesli yılların sonlarına yetişebilmiş. Heybeliada İlkokulu’nu bitiren Halil Gökman, daha sonra İngiltere’de tekstil mühendisliği dalında lisans ve yüksek lisans öğrenimlerini tamamladı. Halen, İstanbul’da kurulu İsviçreli bir danışmanlık şirketinin yöneticisi.

 

Marmara’da Hayat Var : Şimdilik

Adalar Müzesi 17 Haziran’da açılacak “Marmara’da hayat var, şimdilik” isimli sergisiyle denizlerin kirlenmesine ve canlı yaşamının yok olmasına dur çağrısında bulunuyor. Müze,sergnin açılışındaçevre örgütlerini de eyleme çağırıyor.
Bir zamanlar büyük balığın, küçük balığı kovalaması ile oluşan mükemmel besin zincirinin tüm halkaları teker teker koptu ve denizin dengeleri alt üst oldu. Uskumru sürüleri kayboldu; onları takip eden torik ve lüferler azaldı…
Adalar Müzesi, Marmara Denizi’nde hala farklı canlıların yaşamlarını sürdürdüğünü göstermek ve bu doğal hayatın özenle korunması gerektiği bilincini yaygınlaştırmak için 17 Haziran’da deniz yaşamını anlatan bu sergisini ziyarete açıyor. Sualtı fotoğrafçısı ve dalış eğitmeni Ateş Evirgen ile dalgıç Serço Ekşiyan’ın küratörlüğünü üstlendiği sergi, Adalar’ın çevresinde yapılan dalışlarda çekilen fotoğraflar ve videolardan oluşuyor.
Marmara Denizi barındırdığı fauna ve flora çeşitliliği açısından yerküredeki birçok denizden daha ayrıcalıklı bir özellik taşıyor. Fakat metropolleşme sürecinden kaynaklanan kirliliğin yanı sıra Tuna Nehri kanalıyla taşınan atık malzemeleri nedeniyle Marmara Denizi’ni besleyen İstanbul Boğazı’nın da nefes alması zorlaştı. Sadece Çanakkale Boğazı ile beslenen ile Marmara Denizi’nin geri dönülmez bir yola girdiği düşünülüyor.

[imagebrowser id=1002]
Sergi, seksen renkli denizaltı fotoğrafının yanı sıra, deniz kirliliğini gösteren ve uzmanlar, Adalılar ile Adalı balıkçılarla yapılan görüşmelerden oluşan videolardan oluşuyor. Ayrıca, müzenin kalıcı bölümleri içerisinde İstanbul Üniversitesi ve İstanbul Teknik Üniversitesi’nin katkıları ile Marmara Denizi’nde kirlenme, yok olan türler, kabuklular, Adalar’ın oluşumundan bu yana canlılar anlatılıyor. MAREM (Marmara Environmental Monitoring Project) desteği ile Marmara Denizi’nin foseptiğe dönüşmesine karşı alınabilecek önlemler konusunda da başta Adalılar olmak üzere herkesi denizleri korumaya çağıran Adalar Müzesi bu çalışmasında Greenpeace ve TÜDAV (Türk Deniz Araştırmaları Vakfı) ile de işbirliğine başlıyor. Bu sergi ile birlikte Marmara’nın tanınması ve korunması konusunda çalışmalara hız kazandırmak hedefleniyor. Sergi, ekim ayına kadar ziyaret edilebilecek.
Serginin devamı olarak, Marmara Denizi balık türlerini içeren bir gösterim ile internet sitesinde yer alan indeksin geliştirilerek proje olarak sürdürülmesi planlanıyor.

Müze’de çocuk atölyeleri
Heybeliada iskele alanında açılacak olan sergide yaz ayları boyunca çocuklarla çeşitli atölyeler gerçekleştirilmesi de planlanıyor. Çocuk atölyelerinden başlıklar şu şekilde;

Köpekbalığından korkulur mu?
Denizanası ne renk?
Sen hiç deniz yıldızı gördün mü?
Denizatına binilir mi?
Denizatı balık mıdır?
Yunuslar balık mıdır?

 

Serço Ekşiyan

1954 yılında İstanbul’da doğan Serço Ekşiyan, su altına olan ilgisiyle küçük yaştan beri dalış yapmaktadır Çocukluğunu Ada sahillerinde dalış ile geçiren Ekşiyan, ilerleyen yıllarda Mykonos Adası’nda ve Bodrum’da dalış turizmi ve eğitmenlik gibi farklı su altı işleri yaptı. Yıllar içinde su altında oluşan olumsuzlukları videoya kaydetti.  Çektiği filmleri gerektiğinde İstanbul Üniversitesi ile çeşitli çevre örgütleriyle her zaman paylaştı ve bıkmadan denizlerin kirlenmesini anlattı. Adalar Müzesi kuruluş çalışmalarına destek verdi. Marmara Denizi’nin kirlenmesi ve kay-kay (müsilaj) konusunda çektiği filmi müzede gösterilmektedir.

 

Ateş Evirgen

1956 yılında Ankara doğan Evirgen, 1979 yilinda İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi’nden mezun oldu. Temmuz 1977’de Caddebostan Balıkadamlar Kulübünde kursiyer olarak aletli dalışa başladı. 1982 yılında ise su altı fotoğrafçılığına başladı. 1993 yılında PADI O/W Scuba Instructor sertifikasını alarak dalış eğitmenliğine gecti. 1996’da Su altı Dünyası / Marine Photo dergisini hayata geçirdi. Su altı fotoğrafı çekmek için Türkiye denizleri dışında Güney Afrika, Mozambik, Galapagos, Kosta Rika, Kuzey Kutbu, Antarktika, Maldivler, Endonezya, Kızıldeniz, Mikronezya gibi dünyanın birçok dalış bölgesinde dalışlar yaptı. Alanında farklı yayın türlerinde makaleleri ve fotoğrafları yayınlandı. 2007 yılında “Fotoğraflarla Türkiye Deniz Balıkları” isimli bir kitap yayımladı. 1992 yılında İstanbul’da; 1993 yılında Bursa’da olmaz üzere “Kişisel Su Altı Fotoğrafları Sergisi” açtı.

 

Heybeliada kroki

Adalar Müzesi hakkında

www.adalarmuzesi.org

Adalar Müzesi, İstanbul’un ilk kent müzesidir ve Adalar Vakfı – Adalar Belediyesi ortaklığıyla 2010 yılında açılmıştır. İstanbul Adaları’nın tarihini, bugününü ve geleceğini anlatan, sahip olduklarını biriktiren, koruyan ve yarına aktaran Adalar Müzesi, iki farklı mekanda 800 m2 kapalı ve 1300 m2 açık alana sahiptir. Müze kurulduğu 2010 yılından bu yana yedi tematik sergiyi ziyaretçilere sundu. Müze bünyesinde,  kalıcı koleksiyonların sergilendiği ana bölümlerin yanısıra, yıllık sergilerin yapıldığı biri açık diğeri kapalı iki ayrı sergi alanı, arşiv, müze dükkanı, atölye, cafe ve kültürel etkinlik alanları bulunmaktadır. Ayrıntılı bilgi, müze bölümleri, yıllık sergiler ve etkinlikler için: http://www.adalarmuzesi.org

Altın Portakal Onur Ödülleri sahipleri belli oldu

“Yaşam Boyu Onur Ödülleri”ne oyuncular Salih Güney, Meral Zeren, Güler Ökten; yapımcı Necip Sarıcı ve yönetmen Duygu Sağıroğlu değer görüldü…Altın Portakal Film Festivali kapsamında bu yıl dağıtılacak Yaşam Boyu Onur Ödülleri’nin sahipleri belli oldu. Bu yıl 49. kez düzenlenecek olan festivalde 17. kez dağıtılacak “Yaşam Boyu Onur Ödülleri“ne oyuncular Salih Güney, Meral Zeren,Güler Ökten; yapımcı Necip Sarıcı ve yönetmen Duygu Sağıroğlu değer görüldü.

6 – 12 Ekim 2012 tarihleri arasında Antalya Büyükşehir Belediyesi ve Antalya Kültür Sanat Vakfı tarafından düzenlenecek olan Altın Portakal Film Festivali’nin Onur Ödülleri festival kapsamında düzenlenecek özel bir gecede sahiplerine takdim edilecek.

Ayrıca bu gecede muhalif tiplemeleriyle tanıdığımız oyuncu İlyas Salman da özel bir ödülle onurlandırılacak. Festivalin bu yılki teması olan “Mizah, Muhalefet ve Demokrasi“nin Salman’ın sanatçı kişiliği ve oyunculuğunda yansıtıyor olması dikkate alınarak değer görülen ödülü oyuncuya festival kapsamı içinde düzenlenecek özel gecede sunulacak.

Türkiye ’nin ilk Rumca yayınevi İstos yeniden yayında

Galata Rum İlköğretim Okulu önceki akşam 60’larda kesintiye uğramış bir yayın geleneğinin genç bir ekibin kolektif çabasıyla yeniden doğuşuna tanıklık etti: Türkiye ’nin ilk Rumca yayınevi İstos’un faaliyetlerine başladığı duyuruldu. Sadece yayın dünyası için değil, memleketin kültürel hayatı için de heyecan verici bir duyuruydu. Tanıtım kitapçığındaki cümle her şeyi özetliyordu: “Anlatılan şehrin hikâyesidir!” Zorunlu göçlerle nüfusu cılızlaşan Rum topluluğu ‘kuru nostaljiye’ hapsedilmişken, İstos bağımsız bir yayınevi olarak Türkçe, Yunanca-Türkçe ve Yunanca eserleriyle bize ‘hikâyeyi’ başka türlü anlatma sözü veriyor. Yayınlar ‘Tanıklıklar, Politika Historika ve Elenika’ dizileriyle sürecek.

İstos un kurucuları: Seçkin Erdi, Stefo-Yorgo-Fotis Benlisoy, Haris Theodorelis-Rigas (soldan sağa).

Yorgo Benlisoy, Anna Maria Aslanoğlu, Marilena Leana, Stefo Benlisoy, Foti Benlisoy, Haris Theodorelis-Rigas ve Seçkin Erdi’nin hayata geçirdiği İstos, tanıtım gecesinde yalnız değildi. Fener Rum Patriği Bartholomeos, Yunanistan Başkonsolosu Nikos Matthioudakis, Zoğrafyon Rum Lisesi’nin eski müdürü Dimitri Frangopulos ile Rum ve Ermeni topluluğunun önde gelen isimleri açılıştaydı. Yayınevleri Agora, Alfa, Ayrıntı, Literatür, Yazın Yayıncılık, Habitus Kitap, Tüm Zamanlar Yayıncılık ile Tütün Deposu ve Anadolu Kültür’den temsilciler, yazar Mıgırdiç Margosyan, Agos Yayın Yönetmeni Rober Koptaş, Mete Çubukçu, Osman Kavala da İstos’u yalnız bırakmayan isimlerdendi. Bir tür ‘kamusal sorumlulukla’ hareket eden, kolektif bir çabanın ürünü olan yayınevinin isim olarak ‘ağ’ anlamına gelen ‘İstos’u seçmesinin tesadüf olmadığını not düşüp, kuruculardan Fotis Benlisoy’a bağlanalım…

 

İstos nasıl bir ihtiyacın sonucu?

İstanbul Rum toplumu 6-7 Eylül olayları, 1964 sürgünü ve Kıbrıs’ta gerginliğin arttığı 70’lerde ciddi bir demografik kırılma yaşadı. Kökleri Osmanlı’ya uzanan Rum yayıncılık geleneği de kesintiye uğradı. İstos bu geleneği canlandırmak, Türkiye’de daha çoğulcu, demokratik bir yayıncılık hayatının oluşmasına katkı sunmayı amaçlıyor. Bir gayesi de demografik erozyonla atalete sürüklenmiş Rum kültürel hayatını canlandırmak. Her azınlık topluluğu maruz kaldığı milliyetçilik politikaları neticesinde bir nebze de olsa içe kapalıdır. Rumlar söz konusu olduğunda çok daha sessizleştirilmiş bir toplumla karşı karşıyayız. Maalesef çoğu zaman pasif bir ‘nesne’ konumunda olan bu toplumun sesini daha özgür ve eşit bir ülke arayışındaki seslere katma arzusundayız.

Bizi hem Rum nüfusunu kültürel-tarihi anlamda besleyecek hem de şehrin ‘hikâyesine’ sahip çıkan eserler bekliyor sanırım…

İstanbullu Rumların çoğul seslerinin hem ‘şehrin’ hem de ülkenin hikâyesinin, yurttaşlar toplumunun bir parçası olduğunu hatırlatmak istiyoruz. Geçmiş güzel günleri yâd etmeye dönük nostaljik bir girişim değil İstos. Azınlıkları ‘nostaljikleştiren’ söylemin karşısındayız. Rumların, demografik erozyona rağmen bu ülkenin canlı bir parçası olduğunu vurguluyoruz. Büyük bir kültürel geleneğin taşıyıcısı olmuş bu topluluğun ülkenin kültür hayatına bugün de katkı sunabileceğine inanıyoruz.

 

Bir arada yaşama geleneğine katkı

Benlisoy, İstos’un yayın politikasını şöyle özetliyor: “Çok boyutlu bir yayın politikasını hayata geçirebilmeyi umuyoruz. ‘Tanıklıklar’ dizimizle bu toprakların bir arada yaşama geleneğini anımsatmak arzusundayız. Hedefimiz yakıcı bir sorun olmaya devam eden milliyetçiliğe karşı sıradan insanların geçmişteki bir arada yaşam deneyimlerinden somut örnekleri öne çıkarmak. Etnik-dini topluluklar arasında köprü işlevi görebilecek anlatıları okurlarla buluşturabilmek. Azınlık çalışmalarına katkı sunmak istiyoruz. Yunan yazınının önemli eserlerini Türkiyeli okura birinci elden tanıtmak gibi bir gayemiz var. Türkiye ’de Yunanca eserlerin çoğu aracı dil vasıtasıyla yayımlanabiliyor. Amacımız iki dil arasındaki bu dolayımları kaldırmak.” (RADİKAL)

Borusan'dan sanata dönüşüm sergisi

 Borusan Holding, Mimar Sinan Üniversitesi ile gerçekleştirdiği ‘Sanata Dönüşüm’ sergisi ile çevresel sürdürülebilirliğin önemine sanatla dikkat çekecek. Bu amaçla açılan ‘Sanata Dönüşüm Atık Metal Heykel Yarışması’na Türkiye çapındaki üniversitelerden toplam 112 eser katıldı. Yarışmada seçilen 26 eser, 20-30 Haziran arasında Tophane-i Amire’de sergilenecek.

 

Berkay Kahya

 

5 Haziran 2012; İstanbul — Tüm faaliyetlerinde çevrenin korunmasına ve sürdürülebilirliğe önem veren ve bu alanda önemli yatırımlar yapan Borusan Holding sıra dışı bir sergiyle sürdürülebilirliğe dikkat çekiyor. Borusan Holding’in Mimar Sinan Üniversitesi işbirliğiyle gerçekleştirdiği ve eserlerin atık metallerin kullanımıyla üretildiği  “Sanata Dönüşüm Sergisi”, 20 – 30 Haziran tarihleri arasında Tophane-i Amire’de gezilebilecek.

 

Vesile özsu

Borusan Holding, Türkiye genelinde 12 üniversiteden toplam 112 eserin katıldığı ‘Sanata Dönüşüm Atık Metal Heykel Yarışması’nı destekleyerek hem atık metallerin sanata dönüştürülerek yeniden kullanılmasına, hem de genç sanatçıların kendilerini ifade etmelerine katkıda bulundu. ‘Sanata Dönüşüm Atık Metal Heykel Yarışması’ sonucunda seçilen 26 eserin heykeltıraş Eşber Karayalçın’ın küratörlüğünde sergilenmesiyle Borusan, çevresel sürdürülebilirliğin önemine dikkat çekmeyi hedefliyor.

 

Faaliyet Raporu’nda Sürdürülebilir Sanat

 

Borusan Holding 2011 Faaliyet Raporu’nu da ‘sürdürülebilirlik’ temasıyla hazırladı. Raporda, ‘Sanata Dönüşüm/Atık Metal Heykel Yarışması’nda dereceye giren eserler görsel tema olarak kullanılarak, iş dünyasına çevresel sürdürülebilirlik konusunun önemine dair mesajlar veriliyor.

 

Borusan Holding Kurumsal İletişim Müdürü Şule Yücebıyık, konuyla ilgili olarak şunları söyledi: “Borusan, bugünkü ihtiyaçların gelecek nesillerin ihtiyaçlarının karşılanmasına yönelik olanakların yok edilmeden karşılanması gerektiğine inanıyor. Bu doğrultuda sürdürülebilirlik hem Borusan, hem de Türkiye için önemli bir kavram olarak öne çıkıyor. Bu düşünceyle, Sanata Dönüşüm Atık Metal Heykel Yarışması’nı gerçekleştirerek, konuya sanatın diliyle dikkat çekmek istedik” dedi.

 

Borusan, iş yapış yöntemlerinde çevresel, sosyal ve ekonomik boyutlardan oluşan sürdürülebilirlik kavramını temel alıyor. Grup, önümüzdeki 5 yıllık stratejik planını hazırlarken de sürdürülebilirlik prensiplerini dikkate aldı. Yatırım ve programlarını da bu düşünce çerçevesinde oluşturdu. Borusan Grubu’nun son yıllarda ağırlık verdiği yenilenebilir enerji yatırımları da sürdürülebilirlik felsefesini iş stratejilerine yansıtmasının güzel bir örneği olarak dikkat çekiyor. Borusan Grubu, son 7 yıldır sürdürülebilirliğe yönelik çalışmalar yapıyor . Borusan Grubu, sürdürülebilirliğe yönelik çalışmalar yapmayı sürdürüyor. Grup, 2006 yılında “İnsan hakları, çalışma standartları, çevre koruma ve yolsuzlukla mücadele” konularındaki, 10 maddeden oluşan Birleşmiş Milletler (BM) Küresel İşbirliği Sözleşmesi’ni imzaladı. 1999’da başlatılan, bugüne kadar tüm dünyadan 1300 şirketin katıldığı bu BM girişimiyle “Borusan’ın Yolu” bir kurumsal taahhütle belirlenmiş oldu. Borusan, sürdürülebilirlik taahhüdünü küresel standartlara ulaştırma yönünde bir diğer adım olarak 2010 yılında “Sürdürülebilir Kalkınma Dünya İş Konseyi”ne Türkiye’den ikinci ülke olarak katıldı. Şirket, bu alandaki faaliyetlerini şeffaf bir şekilde paylaştığı bir Sürdürülebilirlik Raporu da hazırlıyor.

 

Cancun Bildirisi ve 2°C Bildirisi imzalandı

 

Borusan Grubu, geçtiğimiz yıl Meksika’nın Cancun kentinde düzenlenen BM İklim Değişikliği Zirvesi öncesinde hazırlanan, özel sektörden önlemler ve önerilere yer veren Cancun Bildirgesini imzaladı. Küresel Isınma ve İklim Değişikliği’ne karşı hükümetleri tüm dünya çapında işbirliği ve acil önlem almaya çağıran bildiri, farklı sektörlerde faaliyet gösteren birçok şirket tarafından imzalandı. Bildiride, 2012 sonrası yasal olarak bağlayıcı ve kapsayıcı bir uluslararası anlaşmanın hızla oluşturulması talep ediliyor.

 

Cancun Bildirisi’nin ardından, uluslararası iklim değişikliği müzakerelerinde çözüm yaratılması ve ulusal düzeyde gerekli aksiyonların alınmasıyla yeşil ekonomiye geçişin hızlandırılması için hükümetlere çağrıda bulunulan 2°C Bildirisi gündeme geldi. Borusan sürdürülebilirlik yaklaşımı çerçevesinde, 2°C Bildirisi’ni dünyada ilk imzalayan, öncü küresel şirketler arasında yer aldı. 2°C Bildirisi, Uluslararası Enerji Ajansı (IEA) verilerine göre 2010 yılında küresel karbon salınımlarının kaydedilen en yüksek seviyeye ulaştığına dikkat çekerek mevcut eğilimler ile yıllık 2°C ısınma sınırının geçilme riskinin ortaya çıktığına dikkat çekiyor. Bildiri, iklim değişikliğine karşı çözümler geliştirme konusunda iş dünyasının hükümetler ile ortak çalışma talebini ortaya koyuyor.

Aycan Güler

 

1. Yeşilçam Film Akademisi Ödülleri sahiplerini buldu

Bu yıl ilk kez düzenlenen Yeşilçam Film Akademisi Ödülleri, dün gece Cemal Reşit Rey Konser Salonu’nda düzenlenen törenle sahiplerini buldu. Gecenin sunucuları Engin Altan Düzyatan ve Şebnem Dönmez’di.

Nuri Bilbe Ceylan’ın “Bir Zamanlar Anadolu’da” filmi; En İyi Film, En İyi Senaryo, En İyi Yönetmen ve En İyi Erkek Oyuncu (Taner Birsel) da dahil olmak üzere 9 ödülle damgasını vurdu.

Yönetmen ve senarist Başar Sabuncu’ya Yaşam Boyu Başarı Ödülü verildi.

İşte ödül kazananlar:

 En İyi Film: “Bir Zamanlar Anadolu’da”

En İyi Yönetmen: Nuri Bilge Ceylan (“Bir Zamanlar Anadolu’da”)

En İyi Kadın Oyuncu: Rüçhan Çalışkur (“Türkan”)

En İyi Erkek Oyuncu: Taner Birsel (“Bir Zamanlar Anadolu’da”)

En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu: İdil Fırat (“Nar”)

En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu: Fırat Tanış (“Bir Zamanlar Anadolu’da”)

En İyi Senaryo: Ebru Ceylan, Ercan Kesal, Nuri Bilge Ceylan (“Bir Zamanlar Anadolu’da”)

En İyi Görüntü Yönetmeni: Gökhan Tiryaki (“Bir Zamanlar Anadolu’da”)

En İyi Sanat Yönetmeni: Elif Taşçıoğlu (“Gölgeler ve Suretler”)

En İyi Müzik: “Aşk Tesadüfleri Sever”

En İyi Şarkı: Selim Demirdelen, Jehan Barbur (“Nar”)

En İyi Gişe Kıran: “Eyyvah Eyvah 2”

 En İyi Dijital Efekt: 1000 Volt, (“Aşk Tesadüfleri Sever”)

 En İyi Ses: Mehmet Serter (“Bir Zamanlar Anadolu’da”)

En İyi Kurgu: Nuri Bilge Ceylan, Bora Gökşingöl (“Bir Zamanlar Anadolu’da)

En İyi Saç: “Celal Tan ve Ailesinin Aşırı Acıklı Hikayesi”

En İyi Makyaj: Bir Zamanlar Anadolu’da

En İyi Kostüm: “Gölgeler ve Suretler”

En İyi Belgesel: Sarıkeçililer (Yön.: Yüksel Aksu)

En İyi Kısa Film: “Magnus Nottingham (Yön.: Ayçe Kartal)